PROSTAT KANSERİ
Prostat Kanseri Sık Görülen Bir Hastalıktır.
Prostat kanseri, tüm dünyada erkeklerde ikinci sıklıkta teşhis edilen organ kanseridir. Erkeklerde kansere bağlı ölümlerin de beşinci en sık nedenidir. Ülkemizde de prostat kanseri görülme sıklığı akciğer kanserinden sonra ikinci sıradadır. Ortalama yaşam süresinin uzamasıyla beraber prostat kanseri daha da sık görülen bir sağlık sorunu olarak karşımıza çıkması beklenmektedir.
Prostat kanseri genellikle 60 yaş üstü erkeklerde daha sık görülmektedir. Ancak son yıllarda gerek beslenme gerekse hastalık gelişimi için risk faktörlerine maruziyet nedeniyle daha genç yaşlarda da görülebilmektedir.
Risk Faktörleri
Prostat kanserine yol açan sebepler henüz kesin olarak bilinmemektedir. Araştırmalar, prostat kanserine yakalanma şansını artıran bazı risk faktörleri ortaya koymuştur.
Bu risk faktörleri şunları içerir:
Yaş: Bir erkeğin yaşı ne kadar ileriyse prostat kanserine yakalanma riski de o kadar fazladır.
Aile öyküsü: Aileden kalıtım yoluyla aktarılan belirli genler (ebeveynden çocuğa geçen) prostat kanseri gelişme riskini etkileyebilir. Prostat kanseri tanısı almış babası, erkek kardeşi veya oğlu olan bir erkeğin, hastalığa yakalanma olasılığı iki ila üç kat daha fazladır.
Beslenme alışkanlıkları: Doymuş yağlardan (hayvansal gıdalarda bulunan yağlar, tereyağı, margarin, iç yağı, kuyruk yağı) ve kırmızı etten zengin, sebze-meyveden fakir beslenme alışkanlığı prostat kanseri riskini arttırabilmektedir. Özellikle obez bireylerde prostat kanseri hem görülmektedir hem de daha saldırgan seyretmektedir.
Irk ve çevresel özellikler: Prostat kanseri bazı ırklarda daha sık ve saldırgan seyretmektedir. Ancak prostat kanserinin aynı ırktan farklı bölgelerde yaşayan insanlarda yaşanılan bölgeye uyum gösterdiğinin görülmesi hastalık gelişimi üzerine çevresel faktörlerin de önemini göstermektedir. Plastik sanayisinde ve pil üretiminde çalışanlarda, zirai ilaçlara maruz kalanlarda ve kadmiyum maruziyeti nedeniyle metal kaynak işçilerinde daha sık görülmektedir.
Belirtiler
Prostat kanserinin erken evrelerinde genellikle herhangi bir belirti görülmez. Ancak kanser dokusunun büyümesi veya çevre dokuları etkilemesi bazen işeme ile ilgili sıkıntılara neden olabilir.
• İşemede zorluk/ İşeme güçlüğü,
• İdrar akışında zayıflık, kesinti, kesik kesik işeme,
• Özellikle geceleri daha belirgin idrara çıkma,
• Mesaneyi/İdrar kesesini tam boşaltamama; artık idrar hissi,
• İdrar yaparken ağrı veya yanma,
• İdrarda veya menide kan görülmesi,
• Cinsel ilişki sırasında ağrılı boşalma.
Ancak şunu mutlak belirtmek gerekir ki bu bulguların hemen tamamı iyi huylu prostat büyümesinde veya başka durumlardan da kaynaklanabilir.
Sizi endişelendiren herhangi bir bulgunuz varsa, paniğe kapılmadan ürolojik kontrolleriniz için doktora başvurmanız en doğru yaklaşımdır. İleri evre prostat kanserinde ise kilo kaybı, sırtta, kalçada veya kemiklerde geçmeyen ağrı, halsizlik, iştahsızlık, kansızlığa bağlı yüzde solukluk veya bacaklarda şişlik görülebilir.
Erken Teşhis
Tarama
Tarama, herhangi bir semptom olmasa bile hastalığın herhangi bir bulgu göstermediği sağlıklı bireylerde olası hastalığın erken teşhisi için test yapılması anlamına gelir. Taramadaki amaç prostat kanserini erken evrede teşhis etmek, hastalığa bağlı ölümleri azaltmak ve hastalığa bağlı yaşam kalitesindeki olumsuz etkilerin önüne geçmek amacıyladır. Ülkemiz için prostat kanseri taraması 10 yıldan fazla yaşam beklentisi olan 50 yaş üstü erkeklere önerilmektedir. Aile öyküsü olan (baba, amca ve kardeşi gibi bireylerde prostat kanseri öyküsü olan) erkeklerde ise tarama 40 yaşından sonra yapılmaya başlanmalıdır. Prostat spesifik antijen (PSA) kan testi ve parmakla makattan muayene, prostat kanserini taramak için kullanılan iki testtir. Her ikisi de kanseri erken teşhis etmek için kullanılır. Ancak, bu testler mükemmel değildir. Her iki testteki anormal sonuçlar, kanserin yanı sıra iyi huylu prostat büyümesine veya enfeksiyona bağlı olarak da görülebilir.
Teşhis
Prostat kanserinin kesin tanısı PSA yüksekliği ve/veya prostat muayenesinde kanser şüphesi varlığında prostattan alınan parçanın (prostat biyopsisi) patolojik incelemesi ile konulur.
PSA
PSA, prostat tarafından salgılanan bir maddedir. Sağlıklı prostatı olan bir erkeğin kanındaki PSA düzeyleri oldukça düşüktür. Düşük bir PSA, çoğu zaman sağlıklı bir prostatın işaretidir. PSA’da hızlı bir artış, prostat sağlığındaki bozulmanın bir işareti olabilir. Prostat kanseri, yüksek PSA sonucunun en ciddi nedenidir. PSA seviyesindeki artış prostatta kanserin mevcut olabileceği anlamına gelmektedir. Yüksek PSA’nın diğer nedenleri prostatın iyi huylu (kanser olmayan) büyümesi, prostata yönelik yakın geçmişte geçirilmiş girişimler, sonda takılması, idrar yolu ve prostat enfeksiyonları olabilir.
Prostatın Parmakla Makattan Muayenesi
Parmakla makattan prostat muayenesi prostat hastalıklarının tanısında oldukça önemlidir. Hastaya uygun pozisyon verildikten sonra kayganlaştırıcı kullanılarak prostat parmakla makattan muayene edilir. Muayenede prostatın büyüklüğü, hassasiyeti ve prostatta kansere özgü sertlik ve kitle varlığına bakılır.
Prostat Biyopsisi
Biyopsi küçük çaplı bir cerrahi girişimdir. Prostat biyopsisi işleminde özel yapılmış iğne yardımıyla prostattan küçük doku parçaları alınır. Alınan parçalar kanser tanısı için patoloji uzmanı tarafından belirli işlemler yapıldıktan sonra mikroskop altında incelenir. Prostat kanserinin kesin tanısı bu yolla konulur. Prostat biyopsisine bağlı enfeksiyon oluşumunu engellemek amacıyla işlem öncesinde makattan lavman yapılır ve antibiyotik kullanılır. İşlem lokal ya da yüzeysel (sedasyon) anestezi eşliğinde yapılır. Hasta biyopsi işlemi sırasında yan yatar veya sırtüstü pozisyondadır. Biyopsi işleminde makattan ultrason probuyla girilerek prostat görüntülenir. Prostatın boyutu, şekli ve kanser şüphesi içeren anormal görünen alanlar belirlenir. Ardından, iğne yardımıyla prostatın belirlenmiş farklı bölgelerinden en az 12 parça alınır. Bu sayı hastaya, prostatın büyüklüğüne ve tekrarlayan biyopsi durumuna göre artabilir. Prostat biyopsisi sonrasında nadiren ateş yüksekliği, üretradan veya makattan kan gelmesi, idrarla birlikte kan gelmesi, meniden kan gelmesi gibi istenmeyen durumlarla karşılaşılabilir. Bu tür durumlar geliştiğinde işlemi yapan doktorunuza en kısa zamanda bilgi vermeniz gerekir.
Multiparametrik Prostat Manyetik Rezonans
(MR) Görüntüleme ve MR Füzyon Biyopsi
Prostat kanseri tanısında son dönemdeki en önemli gelişmelerden birisi olan Multiparametrik Prostat MR’ı gereksiz prostat biyopsilerini önlemek ve/veya prostat biyopsisinde prostat kanseri klinik tanı doğruluğunu artırmak amacıyla klinik kullanıma girmiş bir uygulamadır. PSA yüksekliği olan veya prostat muayenesinde kanser şüphesi olan hastalarda ilaçlı prostat MR görüntülemesi yapılır. MR görüntülemede kanser şüphesi taşıyan alanlar varsa bu alanlar işaretlenir. Prostat biyopsi işlemi yukarıda anlatılan standart yöntemle benzerdir. MR ile elde edilen görüntüler özel bir yazılım kullanılarak prostat biyopsisi yapılacak ultrasona yüklenir. Makattan ultrason probuyla girildikten sonra prostatın görüntüsüyle MR’da elde edilen görüntüler üst üste getirilir. MR’da kanser şüphesi taşıyan alanlar hedeflenerek bu alanlardan iğne yardımıyla prostat dokusu alınır.
Prostat Kanseri Teşhisi Sonrasında Hastalığın Evresini Belirlenmesi
Prostat kanseri teşhisi konulduktan sonra uygulanacak tedavi yaklaşımının belirlenmesindeki en önemli faktör hastalığın evresidir (hastalığın yayılıp yayılmadığı). Eğer hastalık sadece prostat içine sınırlıysa organa sınırlı prostat kanseri (erken evre) olarak adlandırılır.
Ancak prostat dışına kemiklere, lenf bezelerine veya başka organlara yayılım söz konusuysa metastatik (ileri evre) prostat kanseri olarak adlandırılır.
Hastalığın evresine göre uygulanacak tedavi alternatifleri çok değişkendir.
Hastalığın evresini belirlemek amacıyla;
• Bilgisayarlı Tomografi
• Manyetik Rezonans Görüntüleme
• Kemik sintigrafisi
• Pozitron Emisyon Tomografisi (PET) taraması
gibi tetkikler kullanılabilir. Her hastaya yukarıdaki tüm tetkiklerin yapılması gerekli değildir. Her hasta özelinde gerekecek görüntüleme yöntemi değişebilir.
Tedavi Seçenekleri
Prostat kanseri tedavi seçenekleri, kanserin ne kadar hızlı büyüdüğü, yayılıp yayılmadığı ve hastanın genel sağlığı gibi çeşitli faktörlere ve ayrıca tedavinin potansiyel yararları veya yan etkilerine bağlıdır. Bu nedenlerden dolayı prostat kanseri tanısı konan her hastada, doktorlar o hastaya özel kişiselleştirilmiş bir tedavi planlaması oluşturmaya gayret etmelidirler ve uygulanabilecek tüm tedavi seçeneklerini hastalarıyla paylaşmalıdırlar. Tedavi planı kanserin yaygınlığına (evre) ve tümör hücrelerinin saldırganlığına göre (Gleason skoru) belirlenmelidir. Tedavi belirlenirken dikkate alınması gereken diğer önemli faktörler hastanın yaşı, genel sağlık durumu ve hastanın beklenen yaşam süresidir. Bunlara ek olarak tedavi ve tedavinin olası yan etkileri detaylı olarak hastalarla paylaşılmalıdır. Ayrıca, hastanın uygulanacak tedaviye ne kadar uyum sağlayabileceği belirlenip bu konularda hastanın duygu, düşünce ve beklentileri dikkate alınmalıdır.
Prostat kanserinin her evresinde etkili tedavi mümkündür; özellikle hastalığın prostat dışına çıkmadığı erken evrede tam şifa sağlanabilir. Tedavi yöntemleri hastalığın evresine göre belirlenir. Erken evredeki hastalıkta genellikle ameliyatla prostatın alınması veya ışın tedavisi yöntemleri kullanılırken, ilerlemiş hastalık durumunda hormon tedavisi, kemoterapi veya destek tedavileri uygulanmaktadır.
Prostat kanseri tedavisinde uygulanan tedavi yaklaşımları ve yöntemleri
Aktif İzlem
Düşük dereceli ve çok erken evre prostat kanseri olgularında hemen tedaviye ihtiyaç duyulmayabilir. Bunun yerine prostat kanseri hastaları aktif izlem adı verilen bir protokole göre yakın takibe alınırlar. Aktif izlemde, kanserin ilerleyip ilerlemediğini izlemek için düzenli takip kan testleri (PSA), parmakla makattan prostat muayenesi ve prostat biyopsileri (Multiparametrik Prostat MR’ı ile) yapılabilir. İzlemde testler kanserin ilerlediğini gösterirse, ameliyat veya ışın tedavisi gibi tedavilere geçiş yapılabilir. Aktif izlem; hastalarda herhangi bir sıkıntıya neden olmayan, çok yavaş büyümesi öngörülen, prostatın küçük bir alanıyla sınırlı kanserler ve tedaviye bağlı ortaya çıkabilecek yan etkilerden çekinen hastalar için bir seçenek olabilir. İzlem seçeneği, başka bir ciddi sağlık sorunu olan veya kanser tedavisini zorlaştıran ileri yaştaki kişiler için de düşünülebilir. Yapılan çalışmalar aktif izlemle takip edilen hastaların takiplerinde ancak %35’lik bir kısmında hastalığın ilerleme gösterdiği ve ameliyat veya ışın tedavisi gibi tedavilerin gerektiğini ortaya koymuştur.
Cerrahi Tedavi
Prostat kanserinin prostata sınırlı olduğu durumlarda en sık uygulanan ve en etkili tedavi şeklidir. Prostat meni kesesiyle birlikte tamamen çıkarılır ve bu ameliyata “radikal prostatektomi” adı verilir. Ameliyat sırasında gerekli olduğunda prostata yakın komşuluktaki lenf bezleri de çıkartılır. Radikal prostatektomi ameliyatı bazen ileri prostat kanserini tedavi etmek için hormon ve ışın tedavisi gibi diğer tedavi yöntemleriyle birlikte çoklu tedavi yaklaşımının bir ayağı olarak uygulanabilir. Radikal prostatektomi ameliyatı açık, laparoskopik ya da robot yardımlı teknikler ile gerçekleştirilebilir. En iyi sonuçların alınabilmesi hangi tekniğin uygulanacağından ziyade, konusunda uzman ve deneyimli bir cerrahın ameliyatı gerçekleştirmesine bağlıdır. Bilimsel veriler bunu net olarak ortaya koymaktadır.
Radikal prostatektomi ameliyat sonrasında orta/uzun vadede hastaların karşılaşabileceği çeşitli durumlar söz konusudur;
• Hastaların büyük çoğunluğunda kısa süreli ve geçici idrar kaçırma durumu, çok az bir kısmında ise kalıcı idrar kaçırma durumu söz konusu olabilmektedir. Kalıcı idrar kaçırma durumu kanser kontrolü sağlandıktan sonra çeşitli ek ameliyat teknikleri ile düzelebilmektedir.
• Ameliyat öncesi ereksiyon kapasitesi ve eşlik eden hastalıklar ile yakın ilişkili olarak hastaların bir kısmında sertleşme problemi, ereksiyon güçlüğü ve boşalma problemleri olabilmektedir. Bu gibi durumlarda da kanser kontrolü sağlandıktan sonra çeşitli ameliyatlar ile çözüm sağlanabilmektedir.
• Çok daha az bir hasta grubunda da idrar kanalının herhangi bir bölümünde daralma/darlık (üretra darlığı) gözlenebilmektedir.
Açık Radikal Prostatektomi
Ameliyat için nasıl bir hazırlık yapacağınız konusunda doktorunuz size ait özel durumlara göre detaylı bilgilendirme yapacaktır. Eğer varsa ek hastalıklarınız ve kullandığınız ilaçlara göre ameliyat planlaması yapılacaktır. Özellikle kan sulandırıcı ilaç kullanan hastaların ilaçlarını ameliyattan belirli bir süre önce bırakmaları veya bunun yerine daha kısa etki süresi olan kan sulandırıcı ilaçları kullanmaları gereklidir. Bu nedenle doktorunuzla ameliyat görüşmesine giderken kullandığınız tüm ilaçları yanınızda götürmeniz olası ameliyat iptallerinin önüne geçmek anlamında önemlidir. Ameliyat sırasında uygulanacak genel anestezi açısından cerrahi işlemden 6-8 saat önce sigara dahil hiçbir şey yiyip içilmemelidir.
Ameliyat genel anestezi altında yapılır. Hasta ameliyat masasında sırt üstü yatar pozisyondadır. Göbek deliğinin alt kısmından yaklaşık 10 cm’lik bir kesi yapılır. Bu kesiden lenf bezelerine ve prostata ulaşılır. Her iki tarafta kasık bölgesindeki lenf bezeleri alınır. Sonrasında prostat meni kesesiyle birlikte çevredeki dokulardan serbestleştirilip dışarı alınır. Sonrasında mesane ile idrar kanalı özel dikişlerle bir sonda üzerinden yeniden birbirlerine birleştirilir. Radikal prostatektomi ameliyatında prostat bezi geride kanserli doku kalmayacak şekilde tamamen çıkarılırken, peniste sertleşmeyi ve idrar tutmayı sağlayan sinirlerde ve yapılarda en az hasar oluşması hedeflenmektedir.
Bu amaçla cerrah ameliyat bölgesini daha net görmek amacıyla loop adı verilen ışıklı optik bir enstrüman kullanabilir. Optik loop sayesinde dokular 2-4 kez büyütülür. Hastanın yaşı, kilosu, ek hastalıkları, varsa daha önce geçirdiği prostat ameliyatları, kanserin yaygınlığı ve hastanın ameliyat öncesi sertleşme kalitesi tekniğin başarısına etki edebilmektedir. Prostat kanserinin yaygın ve ileri evre olduğu durumlarda geride kanserli doku bırakmamak adına peniste sertleşmeyi koruma amacıyla yapılacak sinir koruyucu prostat ameliyatı yapılmayabilir.
Hastalar ameliyat sonrası genellikle 2 ya da 3 gün hastanede kalınır. Bu dönemde görülecek ağrı ve rahatsızlık yakınmalarına yönelik gerekli tedaviler uygulanır. Bu sürenin sonunda hastalar sondasıyla birlikte taburcu edilir. Taburculuk esnasında hastaya doktoru tarafından dikkat etmesi ve taburculuk sonrası kullanması gerekenler konusunda bilgilendirme yapılır. Hastanın sondası genellikle ameliyattan 7-14 gün sonra çekilir.
Laparoskopik / Robot Yardımlı Laparoskopik Radikal Prostatektomi
Laparoskopik / Robot Yardımlı Laparoskopik Radikal Prostatektomi ameliyatındaki uygulamalar, açık radikal prostatektomiyle tamamen benzerdir. Aradaki fark açık ameliyatta yapılan işlemler laparoskopik yöntemlerde 5-10 milimetrelik 5-6 kesiden girilerek yapılmasıdır. Robotik yöntemde hasta içine yerleştirilen bilgisayar kontrollü robot kollarıyla bu kolları kontrol eden cerrahın bulunduğu konsol adı verilen bir robotik sistem kullanılır. Sistemin 3 boyutlu görüntü ve ameliyat sahasında büyütme sağlayan kamerası ve el bileği gibi hareket eden enstrümanların kullanılması cerrah için ergonomik bir ameliyat imkanı sağlar. Robotik cerrahinin daha az ağrı ve kan kaybı, hastaneden erken taburculuk gibi avantajları vardır. Ancak robotik yöntem açık cerrahiye göre oldukça pahalıdır. Yapılan bilimsel çalışmalar ameliyattan sonraki 3. ayda açık yöntemle robotik yöntemin gerek kanser kontrolü gerekse sertleşme problemi ve idrar kaçırma gibi fonksiyonel sonuçlar açısından benzer olduğunu ortaya koymuştur. Burada ön plana çıkan unsur cerrahın tecrübesidir.
Radyoterapi (Işın veya Radyasyon) Tedavisi
Radyoterapi tedavisi prostat kanserinin farklı evrelerinde farklı amaçlarla uygulanabilen bir tedavi yöntemidir. Radyoterapide kanser hücrelerinin radyasyon ışınlarıyla yok edilmesi ve büyümelerinin önlenmesi amaçlanmıştır. Erken evre prostat kanseri tedavisinde cerrahi tedaviye alternatif olarak ya da ameliyat sonrası o bölgede kalmış olabilecek kanserli hücrelerin yok edilmesi amacıyla da uygulanabilir. Radyoterapi kanserli bölgeye özel bir makinayla vücut dışından verilebileceği gibi prostat içine yerleştirilen radyoaktif madde içeren tanecikler aracılığıyla içerden uygulanabilir. Vücut dışından uygulanan radyoterapi haftanın beş günü ayaktan tedavi şeklinde uygulanır ve yaklaşık 6-8 hafta sürer. Prostat içine yerleştirilen küçük çivi şeklindeki tanecikler aracılığıyla uygulanan radyoterapide hastanın birkaç gün hastanede yatması gerekebilir. Radyoterapi uygulaması radyasyon onkolojisi bilim dalı tarafından yapılır. Radyoterapi uygulaması sırasında görülebilecek yan etkiler: yorgunluk, halsizlik, ishal, idrara sık çıkma, idrar yaparken yanma ve rahatsızlık hissi olabilir. Sonraki dönemlerde ise iktidarsızlık, idrar yaparken yanma, zorlanma, sık idrara çıkma, idrar kaçırma, ishal, makattan kan gelmesi ve nadiren barsak tıkanıklıkları görülebilir.
HIFU (High-Intensity Focused Ultrasound)
Yüksek yoğunluklu odaklanmış ultrason (HIFU), prostat kanseri hücrelerini saptamak, ısıtmak ve öldürmek için yüksek oranda odaklanmış ultrason enerjisini kullanan bir prostat kanseri tedavi yöntemidir. Radyasyon ve cerrahiden farklı olarak, HIFU, sağlıklı dokuya daha az zarar veren, invaziv olmayan (kesisiz) ayakta tedavi prosedürüdür.
Kimlere HIFU tedavisi önerilebilir?
Hangi hastalar HIFU için en iyi aday sorusu halen tartışmalıdır. Ancak HIFU aşağıdaki durumlarda önerilebilir:
• Aktif izlem önerilen (tedavisiz izlem) erken evre prostat kanseri hastalarında
• Cerrahi ya da radyoterapi tedavilerinin başarısız olduğu, sadece prostatın küçük bir bölgesinde kalan kanserin tedavisinde
HIFU avantajları nelerdir?
• Herhangi bir kesi ya da yara izi olmaz ve radyasyon kullanılmaz
• Sağlıklı dokuya zarar vermeden sadece hedeflenen kanser dokusunu tahrip eder.
• Günübirlik olarak poliklinik şartlarında yapılabilir hızlı iyileşme süresine sahiptir. 24 saat sonra hasta normal hayatına dönebilir ve çalışmaya başlayabilir.
• Cerrahi tedavi ya da ışın tedavisine oranla işlem sonrası idrar kaçırma ve sertleşme problemleri daha az görülmektedir.
HIFU tedavisinin yan etkileri ve tedavi sonrası karşılaşılabilecek sorunlar nelerdir?
• Ereksiyon (sertleşme) sorunları, boşalma problemleri
• İdrar yolu enfeksiyonu
• İdrarda yanma hissi
• İdrarını yapamama (idrarda tıkanma)
• Makatta hasar oluşumu
• Prostat enfeksiyonu
• Prostat kanserinin tekrarlaması
Hormon Tedavisi
Prostat kanseri hücreleri büyümek ve yayılmak için erkeklik hormonu olan testosterona ihtiyaç duyarlar. Kandaki erkeklik hormonu seviyelerinin düşürülmesi veya hormonun kanser hücrelerine olan etkisinin engellenmesi hastalığın hangi aşamasında olursa olsun prostat kanserini kontrol altına almak adına son derece önemlidir. Hormon tedavisi sistemik bir tedavi şeklidir. Hormon tedavisi temel olarak prostat kanserinin prostat dışına çıkıp metastaz yaptığı evrede kullanılmakla birlikte erken evrede radyoterapi ile birlikte de kullanılabilir. Ayrıca radikal prostatektomi veya radyoterapi uygulanmış hastalarda eğer prostat kanseri nüks etmişse bu hastalarda da hormon tedavisi uygulanır. Hormon tedavisinin temel olarak iki uygulama şekli vardır. İlki ilaç tedavisi şeklindedir. İlaç tedavisi genellikle göbekten 3 veya 6 aylık periyotlar şeklinde yapılan iğnelerle uygulanır. Bu tedavi şeklinde testosteron üretimi veya kanser hücrelerine bağlanması engellenir. Diğer hormon tedavi yöntemi ise vücutta testosteron üretimini yapan organlar olan testislerin (hayaların) ameliyatla alınması (orşiektomi) şeklindedir. Özellikle prostat kanserinin kemiklere metastazına bağlı şiddetli ağrısı olan hastalarda orşiektomi sonrası 24 saat gibi kısa bir süre içerisinde ağrıların gerilediği görülmektedir. Hormon tedavisine bağlı olarak andropoz döneminde görülen bulgular olan cinsel isteksizlik, memelerde büyüme, kemik erimesi ve kas gücü kaybı gibi yan etkiler görülebilmektedir.
Metastatik Hastalıkta Kemoterapi ve Güncel Tedaviler
Prostat kanseri hücreleri zaman içerisinde özellikle metastatik aşamaya gelindiğinde değişime uğrayıp (mutasyon) testosterona ihtiyaç duymadan büyüme ve çoğalma yeteneği kazanabilir. Bu evredeki hastalarda hormon tedavisine ek olarak kemoterapi uygulanabilir. Kemoterapi uygulamasına bağlı olarak yorgunluk, halsizlik, bulantı, kusma, saç dökülmesi ve kansızlık gibi yan etkiler görülebilir.
Prostat Kanseri Tedavisinde Takip
Prostat kanseri tedavisinde takip hasta özelliklerine ve hastalığın evresine göre değişiklik göstermektedir. Takipteki esas amaç hastalığın nüksünü ve ilerlemesini yakından izleyip gereken tedavilerin gecikilmeden verilmesidir. Ayrıca takiplerde uygulanan tedavilere bağlı gelişen yan etkilerin belirlenmesi ve yan etkiler için uygun tedavi amaçlanır. Takip protokolü tedaviyi uygulayan hekim tarafından belirlenir.
Önleme
Prostat kanserini önlemenin kesin bir yolu yoktur. Yaş, etnik köken ve hastalığa ait aile öyküsü varlığı gibi bazı değiştirilemez risk faktörleri söz konusudur. Tüm kanserlerde olduğu gibi; sağlıklı (sebze ve meyveden zengin) beslenme alışkanlıklarının benimsenmesi, fiziksel aktivite ve egzersiz yapmak, sigarayı bırakmak ve sağlıklı kiloda olmak prostat kanseri riskini azaltabilecek önlemlerdir. Bunların dışında E vitamini, selenyum, yeşil çay, domateste bolca bulunan likopen gibi maddelerin tüketilmesi bir dönem önerilmiş, ancak kesin koruyuculuk yönündeki faydaları yapılan araştırmalarda net olarak ortaya konamamıştır.